21 Haziran 2015 Pazar

Çözüm sürecinin filmi MHP ile nasıl olur?


Seçimin ertesi günü, 8 Haziran’da seçim sonuçlarını değerlendiren Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın söylediklerini hatırlayalım: "HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar."

Akdoğan hem bu sözleriyle hem de seçimden önce HDP barajın altında kalırsa “süper olur” diyerek, AKP’nin ne kadar çözümden yana olduğunu göstermişti.

Seçimin ertesinde hiçbir parti hükümeti kuracak çoğunluğu elde edemeyince haliyle koalisyon ihtimalleri konuşuluyor. Recep Tayyip Erdoğan önce CHP eski lideri Deniz Baykal’la görüşerek herkesi şaşırttı. Şimdi de MHP ile bir koalisyon ihtimali gündemde hatta Ankara kulislerinde bir AKP-MHP koalisyonu senaryosu ağırlık kazanıyor.




Bu haftaki konuğum, siyaset bilimci ve hukukçu İştar Gözaydın, bir AKP-MHP koalisyonunun zor olacağını, olsa da ömrünün kısa olacağını söyledi:

“MHP’nin kırmızı çizgilerinde çözüm sürecini rafa kaldırmak hatta rafa değil tamamen kaldırma tavrı var ve çok problemli bir yaklaşım. Türkiye’de Kürt meselesi halledilmeden başka hiçbir sorun hallolamayacaktır. Türkiye toplumu için, insanların gündelik yaşamını sürdürebilmesi, Türkiye’nin ekonomik yapısı sağlam bir hukuk devleti olması için bu son derece önemli. Ancak o sayede refah sağlanabilir, ancak o sayede ekonomik darboğaz aşılabilir. MHP ile koalisyon problemli olur; koalisyon kurulur ancak ömrü olmaz çünkü toplumsal barış sağlanmadıkça koalisyon başarılı olmaz.”
Gözaydın’ın herhangi bir koalisyon hükümetine verdiği ömür çok uzun değil; 45 gün ile 2 sene arasında mutlaka bir erken seçime gidileceğini düşünüyor.

Söyleşimizden bazı satır başları:

“HDP’nin barajı geçmesi Türkiye demokrasisi, parlamentoda temsiliyet açısından son derece önemliydi. Daha bıçak sırtında bir sonuç olabilir diye düşünüyordum ama yüzde 13 beklediğimden çok daha. CHP’nin yüzde 27-28 bandında olabileceğini düşünüyordum ancak yüzde 25 de mantıklı çünkü CHP seçmeninden HDP’ye bir akış olduğunu tahmin ediyorum. HDP seçmeni olmayacağını düşündüğünüz pek çok kişi, HDP’nin barajı geçmesi ve temsil edilmesi için oy verdi. En azından kendi çevremde, HDP’ye oy vermeyecek seçmenin verdiğini gördüm.

“Selahattin Demirtaş’ın çok samimi ve hitab eden, son derece karizmatik bir lider olduğu aşikar. Zaten cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy da bunun işaretiydi. İzlediği siyaset etkili oldu yani etnik kimliği temsil eden bir bölge partisi olmaktan çıkıp daha geniş bir kitleye açılması ve buna uygun adaylar belirleyip söylemler üretmesi, her türlü ayrımcılığa karşı hassasiyet göstermesiyle başarılı oldu.

“Çok problemli bir seçim sürecinden geçtik; türlü provokasyonlar yapıldı ve Selahattin Demirtaş bunların hiçbirine pirim vermeyerek doğru bir siyaset izledi; insanları sağduyu ve sükunete çağırdı – 
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bu bakımdan iyi bir performans gösterdi.”

CHP’nin oy kaybı anlaşılır

“CHP yeni bir yapıya evrilmeye çalışıyor. Ulusalcı kanadını bir ölçüde tasfiye etmeyi başardı. Seçim kampanyasında ekonomi üzerinden bir söylem kurdu. Daha sosyal demokrat imaj veren bir tercihte bulundu; bunun içinin dolup dolmayacağını zaman gösterecek. Tabi bunun sonucunda bir grup seçmeni de hayal kırıklığına uğradı. Bu şekilde giderse bir sonraki seçimde ciddi kazanımları olacağını düşünüyorum.

“MHP seçimde başarılı oldu ve bunu da fazla gayret göstermeden, AKP’den kaçan oyları alarak yaptı. Kutuplaştırıcı bir söylemden MHP liderleri de kaçındı ve bunun için onları da takdir etmek gerekir.

“AKP’ye hiç oy vermedim ancak 2002’den bu yana yaptığı bazı şeyleri – insan hakları, din özgürlüğü, asker-sivil ilişkileri alanında -- takdir ettim ve destek verdim. Bu hemen hemen 2011’e kadar devam etti. Ne yazık ki Türkiye siyasetinde bir gelenek var; bir parti belirli bir çoğunluğu temsil ettiğini düşündüğü andan itibaren mutlak doğruyu temsil ettiğini de düşünüyor. Bu büyük bir yanılgı ancak bu geniş bir seçmen kitlesi tarafından da onaylanıyor. Bununla beraber biz ve diğerleri gibi bir kutuplaşmaya gidildi. Özellikle Gezi sürecinden itibaren AKP kendisinden başka düşünen hiçbir yapıya tolerans göstermeme, düşman belirleme ve onun üzerinden siyaset yapma yöntemi izledi, ayrıca yolsuzluklarla beraber iktidarı çok problemli hale geldi. Bir de Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına geçip Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olması AKP’ye desteği azaltmada rol oynadı.

“Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak kendi partisinin lideriymiş gibi davranması hukuk dışı bir davranıştı ve cumhurbaşkanı olarak tarafsız olması gerekiyordu ancak böyle davranarak AKP seçmenini bir arada tutmayı da bir ölçüde başardı.”



Yeni meclis AKP’nin yanlışlarını düzeltebilmeli

“Hukukun ciddi şekilde ihlal edildiği bir dönem geçirdik. Yargıda yeniden yapılandırmalar çok sorunlu. Siyaset biliminde öğrencilere ilk öğrettiğimiz yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden ayrı ve eşit ama birbirlerini denetleyebilir olduğudur. Aralarındaki eşitliğe rağmen yargı bu erkler arasında her zaman üstte gelendir çünkü diğer erkler üzerinde yargılamaya sahip olabilmesi gerekir. Bu sistemler bakımından Türkiye’de işin şirazesi iyice kaydı.

“Hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesi, yolsuzlukların ve hukuksuzlukların araştırılmaması, üstünün örtülmeye çalışılması ve aklanmaya çalışılması AKP içinde çatışmalara neden oldu. Bunlar bir partinin yıpranma nedenidir. AKP’nin gelecek seçimlerde fazla varlık gösteremeyeceğini düşünüyorum. Bir tür ANAP sendromu diyebileceğimiz, ANAP’ın Turgut Özal’dan sonra yaşadıklarının benzeri bir süreç yaşanabilir.

“Ciddi bir hukuki yıpranmadan söz ediyoruz. Partiler bir araya gelerek kuracakları bir yapıyla hukuksuzluk ve yolsuzlukları araştırabilir. Yargı sisteminde bulunan Sulh Ceza Hakimlikleri’nin ortadan kaldırılması, hak ihlallerinin önce tespit edilmesi sonra tazmini için çalışılması gibi pek çok yapılması gereken var. Bir anayasa çalışması ile özgürlükler düzenlenebilir ve hakların siyasi iktidar tarafından bahşetme eylemiyle değil de hak olarak verilmesi sağlanabilir. Üniter devlet yine tercih edilebilir, federasyon şart değil ancak yönetimde bu kadar merkezileşmeden uzaklaşmak gerek.

“Dünya artık değişti. Her ses ve renk kendini gösterebilmeli ancak bu uyum içinde yapılmalı.”

İştar Gözaydın’la İngilizce söyleşimiz burada.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder