24 Kasım 2015 Salı

‘Özgür medya yoksa yolsuzlukla mücadele edilemez’


Şeffaflık Derneği Türkiye Direktörü Oya Özarslan’la bu ilk söyleşimiz değil. Son yıllarda genellikle her yıl bir araya gelip durum değerlendirmesi yaptık, derneğin kampanyalarını konuştuk. Bu defa da G20 zirvesi öncesi konuştuk. 

G20 liderler zirvesi öyle bir zamana denk geldi ki, 1 Kasım seçimi sonrası AK Parti’nin iktidarını sağlamlaştırdığı ve beklentilerin arttığı bir dönem. Öte yandan bu iktidar sağlamlaştırma hızla diktatörlüğe mi evrilecek sorusu. Seçim ertesi ilk icraatlerden biri hükümetin kendisine muhalif saydığı yayın organlarının mensuplarını akredite etmeyerek G20’ye almamak oldu. Hatta G20’nin başladığı tarihten birkaç gün önce de muhalif sayılan kanalların TÜRKSAT’tan fişleri çekildi.

Özarslan’ın söyleşimizde yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde görülen uygulamaları anlatırken söyledikleri, 17-25 Aralık dosyasının kapatılma sürecini ve sonrasını tarif eder gibiydi:

“Yolsuzluğun yaygın olduğu yerlerde genelde aynı şeyler oluyor, önce soruşturma dosyaları üzerine gizlilik kararı getiriliyor, bunu medya yasakları takip ediyor, sonra da cezasızlık geliyor.”

Dünya ticaretinin yüzde 80’ini elinde bulunduran G20, 19 ülke, artı AB’den oluşuyor. 20 devlet birden her yıl sözler veriyorlar ama uygulanması için vatandaşların ve sivil toplumun takibi gerek. Sivil toplumun en önemli taleplerinden biri yolsuzluğa karşı savaş açılması.

Aynı zamanda Sivil Toplum 20 (C20) Yolsuzlukla Mücadele Çalışma Grubu’nda olan Özarslan’la söyleşimizden bazı satır başları:

“G20’den ana taleplerimiz, paravan şirketlerle ilgili uygulamaların hayata geçmesi, ihale sistemlerinin tamamen şeffaf ve bağımsız denetimlere açık hale getirilmesi ve açık veri konusunda harekete geçilip, anahtar verilerin yayınlanması.


“Bazı iş sahipleri vergi kaçırmak amacıyla bazı adalarda şirket kuruyor, peşine düşünce o şirkette muhatap olacak birini bulamıyorsunuz. Bazı diktatörlerin bu tür şirketleri var ve kamudan çaldıkları paranın peşine düştüğünüzde karşınızda kimse yok. Geçen yılki G20’de bu konudaki kaygılarımız resmen tanındı ancak bu konuda somut bir adım atılmadı. Britanya ve AB’de bu yönde gelişmeler olması umut verici.

“Türkiye’de ise böyle bir gelişme yok. TMSF tarafından geçmişte el koyulan bazı şirketlerin arkasında da paravan şirketler olduğunu duymuştuk.

“Türkiye’nin yolsuzluklarla mücadele konusunda ilerleme kaydetmesini anlamanın tek yolu bu doğrultuda reformlar yapıp yapmadığı. Peki yapıyor mu? Hayır, uzun bir süredir yapmıyor. Cumhurbaşkanının eleştirisinden sonra meclisteki şeffaflık paketi kayıplara karıştı. Ancak bu paketteki bazı maddeler AK Parti’nin seçim bildirgesindeydi. Bunun takipçisi olacağız.

“Kamu görevlilerinin mal varlıklarını açıklamaları için kampanyamız devam ediyor. Bunu zorunlu kılan bir kanun olmadığı için kimse kendini bildirme zorunluluğu altında hissetmiyor. 550 milletvekilinden sadece 35’i bildirimde bulundu ve bunların çoğu HDP’den ve CHP’dendi. AK Parti’den kimseye ulaşamadık. Aslında kamu görevlilerinin mal beyanı yapması için bir kanun var ama bu bildirimle kamuya açık değil. Hâlbuki dünyanın pek çok ülkesinde bu konuda açıklık var.

“Türkiye’de yolsuzluğun cezası yok. Böyle olunca toplumda oluşan izlenim yolsuzluk yapanın yanına kalacağı. Türkiye, G20 içinde yolsuzlukla mücadelede ortalamanın altında, açık veri konusunda ise sondan dördüncü.

“Gazeteciler haber yaptıkları için mahkemelere çıkıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin açıkladığına göre 2014 yılında yolsuzluk konusunda haber yapan 120 gazeteciye karşı dava açılmış ve bazıları hapiste. Bu yılki rakamı bilmiyorum ama bu durum kabul edilemez. Özgür medya yoksa yolsuzlukla mücadele diye bir şeyden söz edemeyiz.”

Söyleşimizin İngilizcesi burada

Önceki söyleşilerimiz:





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder