Ekonomilerin gelişmesi ve kadınların güçlendirilmesi
için en etkili yollardan biri de kadın istihdamını arttırmak. Bu, dünyada ve
Türkiye’de artık kabul edilen bir gerçek. Peki yıllardır kadın örgütlerinin
konuyla ilgili çalışmalarına, hükümete projeler sunmalarına rağmen kadın
istihdamında Türkiye’nin geldiği durum ne? Kadın istihdamı rakamlarında bir artış görünüyor, doğru? Ancak bu neye işaret ediyor? Hükümetin hazırlayıp meclise sunduğu “Aile paketi” geçerse
ne olur?
Bu soruları ve daha fazlasını Kadın Emeği ve
İstihdamı Girişimi (KEİG) platform koordinatörü Serap Güre Şenalp’e sordum. Anlattığı
şu ki kadın istihdamı aslında nitelikli bir şekilde artmıyor; AK Parti iktidarı
nüfusu arttırmak yönünde bir politika izliyor ve bunun için de kadınların daha çok
çocuk doğurup aile içinde kalacakları, hem çocuklara bakıp, ev işleri
yapacakları ve hem de yarı zamanlı çalışacakları politikalar sunuyor.
Aslında buna “benimsiyor” demek hafif kalıyor, “empoze etmeye çalışıyor” desek
daha doğru olacak çünkü yasaların yapım sürecinde sivil toplum
kuruluşlarının,
muhalefetin önerileri adeta yok sayılıyor.
Nitekim Serap Güre Şenalp de yeni Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ile hiç iletişim kuramadıklarını söylüyor.
Bakanlıklarla, ilgili müdürlüklerle ilişki kuramama, sundukları raporların
dikkate alınmaması yaklaşık son iki yılda yaptığım söyleşilerde sivil toplum
kuruluşlarının istikrarlı olarak dile getirdikleri bir durum.
Kadın emeği Platformu, "aile paketi" ne karşı yürürken isteklerini sıralamıştı:
Kadın emeği Platformu, "aile paketi" ne karşı yürürken isteklerini sıralamıştı:
“Çalışma süreleri tüm çalışanlar için günde en fazla 7, haftada en fazla 35 saate indirilsin. Cinsiyete dayalı iş ayrımını sınırlandıracak yasal düzenlemeler yapılsın. Devlet tüm kadınlara çalışma süresine ve prime bağlı olmayan işsizlik maaşı ve prim ödemesiz sağlık güvencesi sağlasın. Tüm kamu kreşleri 24 saat açık ve anadilde hizmet verecek şekilde yeniden açılsın. Kadın- erkek olmasına bakılmaksızın en az 50 işçi çalıştıran iş yerlerinde ücretsiz nitelikli bakım evleri ve kreşler açılsın. Kadın Bakanlığı yeniden kurulsun, kadın erkek eşitliğini sağlamak üzere anayasa ve tüm yasal düzenlemelerde kadınları koruyacak politikalar ve pozitif ayrımcılık ilkesi hayata geçirilsin."
Buraya çıkarabildiğim bazı önemli kısımlar şöyle:
“2010-2012 arasındaki üç yıllık dönemde kentsel
kadın istihdamı 3575 bin kişiden 4193 bin kişiye çıkarak 618 bin kişi arttı. Bu
artışın yüzde 98’i hizmet sektöründe gerçekleşti. Hizmet sektöründe üç alt
faaliyet kolu dikkat çekmekte: İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri 125
bin kişi, idari destek ve hizmet faaliyetleri 110 bin kişi ve toptan ve
perakende ticaret 103 bin kişilik artışla hizmet sektöründeki artışın üçte ikisini
(yüzde 66.6) oluşturuyor.
“İşte tam bu noktada “Neden buralarda artış var?
Bunun anlamı nedir?” diye sorgulanmazsa erken ve gereksiz yere sevinmiş
oluruz.
“2022 numaralı yasa ile 2007 yılında başlatılan Evde
Bakım Hizmeti programı kapsamında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
tarafından özürlü bireylerin evde bakan yakınlarına net asgari ücret miktarı
kadar bir aylık bağlanmaya başlandı. Program 2007 yılında yaklaşık 30 bin
kişiye ulaşırken 2012 itibariyle 400 bin kişiye ulaştı.
“Bakım hizmeti sunan ve esas olarak kadınlardan
oluşan bu grup, 2011 yılından itibaren TÜİK tarafından “İnsan Sağlığı ve
Sosyal Hizmet Faaliyetleri” altında değerlendiriliyor. Bu kesim evde yaptığı
bakım hizmetiyle, uygulama öncesine kadar karşılığı ödenmeyen bir emek sunuyor
ve kuşkusuz çok önemli bir toplumsal görevi yerine getiriyordu.
“İstatistiklere girmesiyle bunun bir istihdam olarak
kabul edildiğini görüyoruz. Ancak devletin aylık ödediği bu kişiler herhangi
bir sosyal güvence kapsamında olmadıkları için adeta devlet tarafından kayıt dışı
istihdam edilmiş oluyorlar. Sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelerine rağmen
emeklilik primleri ödenmiyor.”
18 milyon erkeğe karşılık 7.7 milyon kadının işi var
“Yaklaşık 18 milyon erkeğin bir işi var iken,
yaklaşık 7.7 milyon kadının bir işi vardır. Bu aradaki büyük uçuruma ek
olarak, erkeklerin yüzde 28’i kayıt dışı işlerde çalışırken, kadınların
neredeyse yarısı (yüzde 47) kayıt dışı işlerde istihdam ediliyor. Kadın ve
erkekler arasındaki uçurum bununla da bitmiyor. Bir iş sahibi olan
kadınların dörtte biri ücretsiz aile işçisi olarak, büyük oranda
babalarının ya da kocalarının tarlalarında ve işyerlerinde bir karşılık almadan
çalışıyor.
“Yani istihdamda olmak, ille de para karşılığı çalışıyor
demek değil. Özetle, kadınların çalışma yaşamı içindeki durumu sadece çalışan
kadın sayısının düşüklüğü ile açıklanamaz, aynı zamanda hangi koşullarda
çalıştıkları, emeklerinin karşılığı olarak ne kazandıkları da önemli.”
Kadınlar: ücretsiz ev işçileri
“Türkiye’de kadınların harcadığı karşılıksız emek
erkeklerden çok daha fazladır. 2006 yılında yapılan ve Türkiye’nin ilk ve tek
Zaman Kullanım Anketi’ne göre yetişkin kadınlar hane ve hane halkı bakım
işlerine günde ortalama 5 saat 17 dakika ayırırken, erkekler 51 dakika
ayırmaktadır. Gelir karşılığı çalışmaya ayrılan zaman ise kadınlarda günde 1
saat 8 dakika, erkeklerde 4 saat 27 dakikadır. Kadınların ücretsiz harcadıkları
emek saatleri eğitim seviyesi düştükçe ve doğurganlık yaşı olan 25-34 yaş
arasında artmakta, gelir karşılığı çalışmaya ayırdıkları zaman ise
azalmaktadır.
Kadın emeği karşılıksız
“Kadınlar toplam çalışma zamanlarının yüzde 87’sini
karşılıksız emek faaliyetlerine, erkekler ise yüzde 84’ünü ücretli emeğe
ayırmaktadır. Evli erkeklerin karşılıksız emek için harcadıkları zaman
evlendiklerinde yüzde 38 oranında azalırken, kadınlar evlendiklerinde
karşılıksız emek yükleri yüzde 49 artmaktadır.
“İlkkaracan ve Gündüz (2015) yaptıkları çalışmada
işgücü piyasasına ayrılan toplam 49,8 milyar saatin yüzde21’inin, hane içi
üretime ayrılan toplam 53,4 milyar çalışma saatinin de yüzde 86’sının kadınlara
ait olduğunu söylüyor. Hem haneiçi hem de piyasa çalışma saatlerinin yüzde 55’i
kadınların yaptıkları işleri kapsasa da kadınlar GSYİH’nin yalnızca yüzde 31’ini
kazanmakta.
“Kadınların işgücüne katılmasının önündeki
engellerden en önemlisi ev içi sorumlulukları. Kadınların karşılıksız emeğinin
görünmezliği kadınların bir bütün olarak emeklerinin değersizleşmesine ve ücret
ayrımcılığına neden olmaktadır. Evişinin görünmezleştirilmesi ve kadınlığın
doğal bir uzantısı olarak görülmesi hayatın her alanında ortaya çıkan cinsiyet
eşitsizliğinin ve kadın yoksulluğunun temelidir. Kadınlar karşılıksız haneiçi
emeğe daha fazla zaman ayırdıkça, onlardan çocuklara bakmaları beklendikçe,
karşılıksız emekleri değersiz olmaya devam ettikçe gelir ve zaman yoksulluğu kadınlar
için bir kısırdöngüye dönüşmektedir.
“Gelir getirici bir işte çalışmayan kadınların ev
kadını olarak tanımlanması, kadın emeğinin değersizleştirilmesi sürecinin en
önemli ayaklarından biri. Bu nedenle ev kadını yerine, ücretsiz ev işçisi
tanımlamasının kullanılması hem hane içindeki görünmeyen emeğin görünür
olmasına, hem de değer kazanmasına katkıda bulunacaktır.”
Aile paketi ne getiriyor?
“Belediyelere kreş açması konusunda yükümlülük
getiriyor ama bütçesi yoksa bu zorunlu değil. Özellikle CHP ve HDP’li
belediyeler kreş açma konusunda ilerliyor. İstanbul’daki 39 belediyeden dokuz
tanesinde kreş var -- Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Çatalca, Kadıköy, Kartal, Maltepe,
Sarıyer ve Şişli.
“Ağza bir parmak bal çalmak gibi uygulamalar var. Yeni
bir şey yapılıyor ancak bu iyi bir şey yapılmış demek olmuyor. Mesela, çocuk
sahibi olan kadınlara yarı zamanlı çalışma hakkı getiriliyor. Zaten kadının
günde 3 saat süt izni vardı ve yarı zamana denk geliyordu. Memurlar yarı
zamanlı nasıl çalışabilir?
“İş yerinde çalıştığı zamanın sigorta primini iş
veren, çalışmadığı zamanı devlet ödüyor ancak bu tam bir ödeme değil. Mesela,
bir kişi 2000 lira alıyorsa devlet ödemeyi bunun üzerinden yapmıyor, asgari
ücret üzerinden hesaplayarak katkı yapıyor. Yani bu devletin olması gerekenden
çok daha az ödemesi anlamına geliyor. Kadınların gelir kaybı olacak. Sigorta
primi ödeniyor olacak ancak prim günleri çok zor tamamlanacak. Bu emekli
olmasının da çok zor olacağı anlamına geliyor. Ayrıca bu kişinin kariyer planlaması
nasıl yapılacak gibi konularsa hiç dile getirilmiyor.
“Sonuçta gelinen noktada devlet yetkililerinin
dediği şu: Nüfusumuz azalıyor, o nedenle kadınlar hem doğuracak, hem de
çalışacak, biz hiç çalışmasın demiyoruz ki…”
Kadın istihdamı ve hakları konusunda çalışmalarıyla
tanınan İpek İlkkaracan’la 2007’de söyleşi yapmıştık. O zaman kadın istihdamı
oranı yüzde 17 civarındaydı, bugünse yüzde 30. Aynen bugünkü gibi, gerek hastaların gerek
çocukların evde bakıcılarının ücretsiz ev işçileri kadınlar olduğunu söylüyordu
İlkkaracan.
Söyleşinin üzerinden 8 yıl geçti, cinsiyet eşitliği politikaları konusunda ne oldu diye bakınca, geriye götüren politikaların bir kısmı yürürlükte -- Kadın Bakanlığı'nın, Aile Bakanlığı olması gibi -- bir kısmı da -- "aile paketi" gibi -- yolda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder