Bu sözlerin sahibi uzun yıllar turizm sektöründe liderlik görevlerinde
bulunmuş, büyük katkılar yapmış ve halen de aktif olarak çalışan Turizm
Yatırımcıları Derneği (TYD) eski başkanı, şimdiki Yüksek Danışma Kurulu Başkanı
Turgut Gür. Görevleri arasında ayrıca 2000-2008, Türkiye Dış Ekonomik
İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-Rus İş Konseyi başkanlığı; 1995-1998, DEİK Türk-Kırgız
İş Konseyi başkanlığı; ve Türkiye’nin ilk bölgesel Turizm Tanıtım Vakfı Antalya
KETAV’ın 1995-1999 yılında kuruculuğu ve başkanlığı var.
Konuya ilişkin tam cümleleri şöyleydi:
“1997-98 ve 2007-2008 krizleri yüzünden kaybettiğimiz turistleri
açılımlarla kazanarak eksikleri kapatmıştık. Ancak sonra Irak Savaşı, İran’la
gerginlikler, Esad oldu Esed derken en iyi ilişki kurabileceğimiz ülkelerle sıfır
sorun oldu yüzde yüz sorun. Bunu Suriye ile nasıl düzeltiriz? Suriye’den 2
milyon misafirimiz var, sadece hayatlarını garanti altına aldığımız, ekmeğimizi
paylaştığımız… Ama mutlular mı? Hayır. Neden? Çünkü kendileri için Türkiye’de gelecek
görmüyorlar.”
Türkiye, dünyada en çok ziyaretçi alan ülkeler arasında 6. ve
5. sıraya çıkma hedefi var. Ancak Turgut Gür, kriz yönetimi yapılmazsa bunun
mümkün olmayacağını söyledi.
Söyleşimizde, Türkiye turizm sektörünün ekonomi, siyaset ve
sosyal olaylardan nasıl etkilendiğini gözler önüne serdi. İşte ana başlıklarla
söyleşimizin özeti:
*** Okulların iki hafta geç açılmasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Okullar geç açılsın diye bakanlığa çeşitli kuruluşlar
başvurdu ve bakanlık da uygun gördü. Bayram tatili rastladığı için tatili
uzattılar. Yaraya melhem olur mu? Olabilir. Olumlu bir karar. Üniversitelerin
de açılışının uzatılması için talep var sektörden, o da olursa yine sektör için
olumlu olur.
*** Pek çok turizmci bu yılki kayıpları dile getiriyor.
Kimileri Türkiye’nin imajındaki yıpranmaya bağlıyor, kimileri turizm
sektöründeki hatalara, kimileri de ekonomik krizlere. Hangi sebepler turizmi
olumsuz yönde etkiledi?
1991’deki Körfez Savaşı Türkiye’yi etkiledi ve 2001-2002’de
büyük bir ekonomik kriz oldu. Türkiye doğu ile batı arasında bir geçiş ülkesi,
hem doğulu hem batılı. Krizler Türkiye’yi de etkiledi. Son kriz için de birkaç
yıl geriye gitmek lazım. Ukrayna krizi ile, Kırım krizi ile, Amerika’nın Patriot
füzelerini Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelere yerleştirmesi ile ve
Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya’ya karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlar,
Rusya’nın AB ülkelerine karşı yaptırımları sonucu Rusya ekonomik sıkıntıya
düştü; rublenin dolar karşısındaki değeri düştü. Ve Rus halkının da ekonomik
durumu etkilendi.
*** Bu yüzden daha önce gelen 500 bin kadar Rus turist Türkiye’ye
gelemedi…
Evet, diyelim bir paket program 100 dolar olsun, eskiden 3
milyon ruble ödüyordu, şimdi 5 milyon 700 bin ruble ödüyor; Rusya’dan
Türkiye’ye gelen zaten orta tabaka.
*** Biraz rakamlardan konuşalım. Türkiye’ye gelen toplam
turist sayısı, bunun içinde Rusların yeri, diğerleri?
Türkiye’ye gelen yaklaşık 37 milyon turistin 4,5 milyonu
Rusya’dan, 5 milyondan fazlası da Almanya’dan. Türkiye turizminin omurgası şu
ülkelerden oluşuyor: Almanya, Rusya, İngiltere, ve arkasından da Gürcistan,
Bulgaristan, İran geliyor. Bu omurgada ekonomik kriz varsa Türkiye’de de var.
AB’de ekonomik durgunluk var. Ocak, Şubat ve Mart aylarında artış var ama bu
turist tatil değil ticari ve kültür turisti. En yüksek sezon Temmuz ve Ağustos;
kayıplar çok -- Rusya ve Almanya dışında başka ülkelerden de çok kayıp var.
*** Bu ne kadar gelir kaybına yol açtı?
Yüzde 8,6 – önemli bir gelir kaybı. Temmuz ve Ağustos
aylarında kimse rezervasyon almaz ama oteller boş! Suriye ve Irak’ı karıştıran IŞİD
geldi komşumuz oldu. Bütün bunlar batı medyasında anlatılıyor. Deseler ki Lazkiye
kıyıları Florida gibi Miami gibi muhteşem, üstelik adam başı 300 dolar. Biz
gider miyiz? Onlar da biz gitmeyeceğimiz gibi eskiden iyiydi ama şimdi çok
karışık uzak duralım derler. Türkiye’nin imajı bu nedenle karalanıyor.
Ekonomik, siyasi ve sosyal kriz bir araya gelince en hassas olan turizm sektörü
etkileniyor. Sayısal olarak ve döviz geliri olarak etkilendik.
*** Genellikle dış faktörlerden bahsettik, Türkiye’nin içerideki
hataları neler?
Türkiye’de tam demokratik sistem çalışmıyor. Kuvvetler
ayrılığı dediğimiz; parlamento, iktidar ve yargı kendi içinde çalışması. Böyle
çalışması güven verir. Cumhuriyet çocuğu olmam nedeniyle cumhuriyetin
getirdiklerini yaşadım, gördüm. Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kurulduğunu çok
iyi biliyorum. İmparatorluktan devredenleri, ülkenin nasıl parçalandığını,
borçlandığını biliyorum. Boksörü, rakip boksör hakemle beraber sıkıştırmış.
Yine de imparatorluk direniyor ve içeride gerek subayların gerek jön Türklerin dirayetle
dayandığını, mucizeler yarattığını görüyoruz. Bu da şöyle olmuş: Anadolu halkı
imparatorluk döneminde gariban ve ikinci sınıf halk olarak kalmış. Sonra denmiş
ki unutma sen dünyaya hükmetmiş imparatorluğun, Oğuz ve Mete’nin torunlarısın… Böyle
bir ulus gelmiş ama Cumhuriyet’in değerlerini bir yerde yok saymaya
başlıyorsun. Oysa gerçek bir dünya devleti olmalısın. Nasıl? Kavga ederek
değil, anlaşarak.
1997-98 ve 2007-2008 krizleri yüzünden kaybettiğimiz turistleri,
vize açılımlarıyla kazanarak eksikleri kapatmıştık. Ancak sonra Irak Savaşı,
İran’la gerginlikler, Esad oldu Esed derken en iyi ilişki kurabileceğimiz
ülkelerle sıfır sorun oldu yüzde yüz sorun. Bundan büyük sorun mu olur? Bunu
Suriye ile nasıl düzeltiriz? Tamam, Suriye’den 2 milyon misafirimiz var, ama
turist değil, sadece hayatlarını garanti altına aldığımız, ekmeğimizi
paylaştığımız… Ama mutlular mı? Hayır. Neden? Çünkü kendileri için Türkiye’de gelecek
görmüyorlar.
*** Bahsettiğiniz krizi çözmek için neler yapılabilir?
Türkiye turizmini incelerseniz artışlar dizi halinde, her yıl
bir sonraki yıla göre belli yüzdelerle artışlar var. Bu istikrarı gösterir. Bu
gidiş, bu yıl Nisan ayından itibaren düşüşte. Yapılması gereken şey yuvarlak
masa toplantıları ve ortak akılla çare aramak. Kriz döneminde kriz yönetimi yuvarlak
masası olmalı. Temmuz ortasından önce terör de yoktu, bunlar yapılabilirdi. Temmuz
ve Haziran’da hep eksideyiz. Siyasi kriz ekonomik krizin telafi edilmesine mani
oluyor. İmaj düştü… Şayet böyle giderse 2016’da yine işler kötüye gider.
*** Turizm sektörüne yönelik eleştirilerde şöyle bir şey
var; geçmişte de hükümete yakın duran
yatırımcılar hep olmuştur ama çoğunluk
Türkiye’nin hatalarını özgürce dile getirmiştir, bugünse hiç eleştiri yapılmıyor.
Bu görüşe katılır mısınız?
Kısmen katılıyorum. Turizm sektörü kendi halinde, kendi
yatırımını nasıl yapmaya karar vermişse öyle gidiyor. Kamuda sessizlik var. Siz
hiç bakanlığın bu konularda hamleler yaptığını duydunuz mu? Sayın bakan turizm
için görevlendirilmiş ama ana işi siyasi. Sektörle haşır neşir olan, onun sorunları
dinleyen, sorunlara çare olacak çalışmalar yapan bakanlıklarla hazineyle
beraber masa etrafında olmamız gerekirken Sektör bileşenleri ne yapıyor? Küsmüş…
Sessizlik küsmekten geliyor.
*** Hükümete tavsiye verme konumunda olsaydınız neler demek
isterdiniz?
Meseleleri bir aile gibi görmek gerek. Bir çocuğunuza
diğerlerinden fazla ilgi, sevgi gösterirseniz diğer çocuklarınız kırılır. Gönül
kırıldı mı bir daha tedavi olmaz. Ülke bir bütündür; hangi siyasi görüşte
olursanız olun ülkeyi yönetmek üzere halk tarafından görevlendirildiyseniz,
bütün siyasi görüşler bir tarafa siz herkesin yöneticisisiniz. Ekonomi ve
eğitim fırsatlarını eşit olarak vermelisiniz. Bırakınız egolarınızı derdim,
diyorum.
‘Rusya’daki Gülen okullarında son derece mutlu olduğumu
hatırlıyorum’
*** Siz Rusya’da ve Orta Asya’da faaliyetlerde bulundunuz,
orada Fethullah Gülen camiası okullarını görme fırsatınız oldu mu?
Daha ziyade Rusya’da bunu izleme fırsatını buldum.
Türkiye-Rusya İş Konseyi başkanlığı münasebetiyle büyükelçimiz ve iş adamları
ile okulalra gittim. Yöneticileri genç ve iyi yetişmiş gençlerden meydana geliyordu.
Kapıdan girince İstiklal Marşı, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi gibi ulusumuzun
yüksek değerlerini ifade eden söylemlerle karşılaştık. Rusya’daki Gülen
okullarında son derece mutlu olduğumu hatırlıyorum. Daha sonra 2005 ya da 2006’da
St. Petersburg’da bir okulun kapatıldığını duydum, üzüldüm ve bazı temaslarda
bulunup bunu ifade ettim. Fethullah Gülen’i tanımam ama bu okullardan başka
yerlerde açılması gerektiğini de ifade ettim.
*** Hükümetin bu grubu terörist ilan etmesi sizi şaşırttı
mı?
Çok şaşırdım ve dedim ki bu devletin içinde başka bir devlet
mi varmış? E varsa, hükümete nasıl güvenmişiz? Anlatılanlar bana mantıklı
gelmedi.
İngilizce söyleşimiz burada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder