23 Ağustos 2015 Pazar

‘En iyi ilişki kurabileceğimiz ülkelerle sıfır sorun, oldu yüzde yüz sorun’


Bu sözlerin sahibi uzun yıllar turizm sektöründe liderlik görevlerinde bulunmuş, büyük katkılar yapmış ve halen de aktif olarak çalışan Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) eski başkanı, şimdiki Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Turgut Gür. Görevleri arasında ayrıca 2000-2008, Türkiye Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-Rus İş Konseyi başkanlığı; 1995-1998, DEİK Türk-Kırgız İş Konseyi başkanlığı; ve Türkiye’nin ilk bölgesel Turizm Tanıtım Vakfı Antalya KETAV’ın 1995-1999 yılında kuruculuğu ve başkanlığı var.



Konuya ilişkin tam cümleleri şöyleydi:

“1997-98 ve 2007-2008 krizleri yüzünden kaybettiğimiz turistleri açılımlarla kazanarak eksikleri kapatmıştık. Ancak sonra Irak Savaşı, İran’la gerginlikler, Esad oldu Esed derken en iyi ilişki kurabileceğimiz ülkelerle sıfır sorun oldu yüzde yüz sorun. Bunu Suriye ile nasıl düzeltiriz? Suriye’den 2 milyon misafirimiz var, sadece hayatlarını garanti altına aldığımız, ekmeğimizi paylaştığımız… Ama mutlular mı? Hayır. Neden? Çünkü kendileri için Türkiye’de gelecek görmüyorlar.”

Türkiye, dünyada en çok ziyaretçi alan ülkeler arasında 6. ve 5. sıraya çıkma hedefi var. Ancak Turgut Gür, kriz yönetimi yapılmazsa bunun mümkün olmayacağını söyledi.
Söyleşimizde, Türkiye turizm sektörünün ekonomi, siyaset ve sosyal olaylardan nasıl etkilendiğini gözler önüne serdi. İşte ana başlıklarla söyleşimizin özeti:

*** Okulların iki hafta geç açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Okullar geç açılsın diye bakanlığa çeşitli kuruluşlar başvurdu ve bakanlık da uygun gördü. Bayram tatili rastladığı için tatili uzattılar. Yaraya melhem olur mu? Olabilir. Olumlu bir karar. Üniversitelerin de açılışının uzatılması için talep var sektörden, o da olursa yine sektör için olumlu olur.

*** Pek çok turizmci bu yılki kayıpları dile getiriyor. Kimileri Türkiye’nin imajındaki yıpranmaya bağlıyor, kimileri turizm sektöründeki hatalara, kimileri de ekonomik krizlere. Hangi sebepler turizmi olumsuz yönde etkiledi?

1991’deki Körfez Savaşı Türkiye’yi etkiledi ve 2001-2002’de büyük bir ekonomik kriz oldu. Türkiye doğu ile batı arasında bir geçiş ülkesi, hem doğulu hem batılı. Krizler Türkiye’yi de etkiledi. Son kriz için de birkaç yıl geriye gitmek lazım. Ukrayna krizi ile, Kırım krizi ile, Amerika’nın Patriot füzelerini Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi ülkelere yerleştirmesi ile ve Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya’ya karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlar, Rusya’nın AB ülkelerine karşı yaptırımları sonucu Rusya ekonomik sıkıntıya düştü; rublenin dolar karşısındaki değeri düştü. Ve Rus halkının da ekonomik durumu etkilendi.

*** Bu yüzden daha önce gelen 500 bin kadar Rus turist Türkiye’ye gelemedi…

Evet, diyelim bir paket program 100 dolar olsun, eskiden 3 milyon ruble ödüyordu, şimdi 5 milyon 700 bin ruble ödüyor; Rusya’dan Türkiye’ye gelen zaten orta tabaka.

*** Biraz rakamlardan konuşalım. Türkiye’ye gelen toplam turist sayısı, bunun içinde Rusların yeri, diğerleri?

Türkiye’ye gelen yaklaşık 37 milyon turistin 4,5 milyonu Rusya’dan, 5 milyondan fazlası da Almanya’dan. Türkiye turizminin omurgası şu ülkelerden oluşuyor: Almanya, Rusya, İngiltere, ve arkasından da Gürcistan, Bulgaristan, İran geliyor. Bu omurgada ekonomik kriz varsa Türkiye’de de var. AB’de ekonomik durgunluk var. Ocak, Şubat ve Mart aylarında artış var ama bu turist tatil değil ticari ve kültür turisti. En yüksek sezon Temmuz ve Ağustos; kayıplar çok -- Rusya ve Almanya dışında başka ülkelerden de çok kayıp var.

*** Bu ne kadar gelir kaybına yol açtı?

Yüzde 8,6 – önemli bir gelir kaybı. Temmuz ve Ağustos aylarında kimse rezervasyon almaz ama oteller boş! Suriye ve Irak’ı karıştıran IŞİD geldi komşumuz oldu. Bütün bunlar batı medyasında anlatılıyor. Deseler ki Lazkiye kıyıları Florida gibi Miami gibi muhteşem, üstelik adam başı 300 dolar. Biz gider miyiz? Onlar da biz gitmeyeceğimiz gibi eskiden iyiydi ama şimdi çok karışık uzak duralım derler. Türkiye’nin imajı bu nedenle karalanıyor. Ekonomik, siyasi ve sosyal kriz bir araya gelince en hassas olan turizm sektörü etkileniyor. Sayısal olarak ve döviz geliri olarak etkilendik.



*** Genellikle dış faktörlerden bahsettik, Türkiye’nin içerideki hataları neler?

Türkiye’de tam demokratik sistem çalışmıyor. Kuvvetler ayrılığı dediğimiz; parlamento, iktidar ve yargı kendi içinde çalışması. Böyle çalışması güven verir. Cumhuriyet çocuğu olmam nedeniyle cumhuriyetin getirdiklerini yaşadım, gördüm. Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kurulduğunu çok iyi biliyorum. İmparatorluktan devredenleri, ülkenin nasıl parçalandığını, borçlandığını biliyorum. Boksörü, rakip boksör hakemle beraber sıkıştırmış. Yine de imparatorluk direniyor ve içeride gerek subayların gerek jön Türklerin dirayetle dayandığını, mucizeler yarattığını görüyoruz. Bu da şöyle olmuş: Anadolu halkı imparatorluk döneminde gariban ve ikinci sınıf halk olarak kalmış. Sonra denmiş ki unutma sen dünyaya hükmetmiş imparatorluğun, Oğuz ve Mete’nin torunlarısın… Böyle bir ulus gelmiş ama Cumhuriyet’in değerlerini bir yerde yok saymaya başlıyorsun. Oysa gerçek bir dünya devleti olmalısın. Nasıl? Kavga ederek değil, anlaşarak.

1997-98 ve 2007-2008 krizleri yüzünden kaybettiğimiz turistleri, vize açılımlarıyla kazanarak eksikleri kapatmıştık. Ancak sonra Irak Savaşı, İran’la gerginlikler, Esad oldu Esed derken en iyi ilişki kurabileceğimiz ülkelerle sıfır sorun oldu yüzde yüz sorun. Bundan büyük sorun mu olur? Bunu Suriye ile nasıl düzeltiriz? Tamam, Suriye’den 2 milyon misafirimiz var, ama turist değil, sadece hayatlarını garanti altına aldığımız, ekmeğimizi paylaştığımız… Ama mutlular mı? Hayır. Neden? Çünkü kendileri için Türkiye’de gelecek görmüyorlar.

*** Bahsettiğiniz krizi çözmek için neler yapılabilir?

Türkiye turizmini incelerseniz artışlar dizi halinde, her yıl bir sonraki yıla göre belli yüzdelerle artışlar var. Bu istikrarı gösterir. Bu gidiş, bu yıl Nisan ayından itibaren düşüşte. Yapılması gereken şey yuvarlak masa toplantıları ve ortak akılla çare aramak. Kriz döneminde kriz yönetimi yuvarlak masası olmalı. Temmuz ortasından önce terör de yoktu, bunlar yapılabilirdi. Temmuz ve Haziran’da hep eksideyiz. Siyasi kriz ekonomik krizin telafi edilmesine mani oluyor. İmaj düştü… Şayet böyle giderse 2016’da yine işler kötüye gider.


*** Turizm sektörüne yönelik eleştirilerde şöyle bir şey var; geçmişte de hükümete yakın duran 
yatırımcılar hep olmuştur ama çoğunluk Türkiye’nin hatalarını özgürce dile getirmiştir, bugünse hiç eleştiri yapılmıyor. Bu görüşe katılır mısınız?

Kısmen katılıyorum. Turizm sektörü kendi halinde, kendi yatırımını nasıl yapmaya karar vermişse öyle gidiyor. Kamuda sessizlik var. Siz hiç bakanlığın bu konularda hamleler yaptığını duydunuz mu? Sayın bakan turizm için görevlendirilmiş ama ana işi siyasi. Sektörle haşır neşir olan, onun sorunları dinleyen, sorunlara çare olacak çalışmalar yapan bakanlıklarla hazineyle beraber masa etrafında olmamız gerekirken Sektör bileşenleri ne yapıyor? Küsmüş… Sessizlik küsmekten geliyor.

*** Hükümete tavsiye verme konumunda olsaydınız neler demek isterdiniz?

Meseleleri bir aile gibi görmek gerek. Bir çocuğunuza diğerlerinden fazla ilgi, sevgi gösterirseniz diğer çocuklarınız kırılır. Gönül kırıldı mı bir daha tedavi olmaz. Ülke bir bütündür; hangi siyasi görüşte olursanız olun ülkeyi yönetmek üzere halk tarafından görevlendirildiyseniz, bütün siyasi görüşler bir tarafa siz herkesin yöneticisisiniz. Ekonomi ve eğitim fırsatlarını eşit olarak vermelisiniz. Bırakınız egolarınızı derdim, diyorum.

‘Rusya’daki Gülen okullarında son derece mutlu olduğumu hatırlıyorum’

*** Siz Rusya’da ve Orta Asya’da faaliyetlerde bulundunuz, orada Fethullah Gülen camiası okullarını görme fırsatınız oldu mu?

Daha ziyade Rusya’da bunu izleme fırsatını buldum. Türkiye-Rusya İş Konseyi başkanlığı münasebetiyle büyükelçimiz ve iş adamları ile okulalra gittim. Yöneticileri genç ve iyi yetişmiş gençlerden meydana geliyordu. Kapıdan girince İstiklal Marşı, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi gibi ulusumuzun yüksek değerlerini ifade eden söylemlerle karşılaştık. Rusya’daki Gülen okullarında son derece mutlu olduğumu hatırlıyorum. Daha sonra 2005 ya da 2006’da St. Petersburg’da bir okulun kapatıldığını duydum, üzüldüm ve bazı temaslarda bulunup bunu ifade ettim. Fethullah Gülen’i tanımam ama bu okullardan başka yerlerde açılması gerektiğini de ifade ettim.

*** Hükümetin bu grubu terörist ilan etmesi sizi şaşırttı mı?

Çok şaşırdım ve dedim ki bu devletin içinde başka bir devlet mi varmış? E varsa, hükümete nasıl güvenmişiz? Anlatılanlar bana mantıklı gelmedi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder