19 Ekim 2015 Pazartesi

‘Brüksel’de çok iyi karşılanan Erdoğan, Türkiye’de onu eleştirenlerin tutuklandığı bir sistemin başında’


Bu haftaki söyleşimizde konuğum İnsan Hakları İzleme (Human Rights Watch-HRW) örgütünden Emma Sinclair-Webb. HRW dünya çapında insan hakları savunuculuğu yapan ve araştırmalar yapıp yayınlayan, merkezi New York’da olan uluslararası bir sivil toplum kuruluşu. Sinclair-Webb, daha önce Uluslararası Af Örgütü’nde (Amnesty International) olmak üzere 2003 yılından beri Türkiye’deki hak ihlallerini izliyor ve raporluyor.

Sinclair-Webb, Türkiye üzerine çalıştığın 2003 yılından beri hak ihlallerinde hiç bu kadar kötüye gidiş görmediğini belirtti ve mülteci akını konusunda endişe duyan Avrupa Birliği ülkelerinin, Türkiye’de hukuk devletinin nasıl yıprandığını ve demokrasinin aldığı darbeleri görmezden gelmemeleri gerektiğini söyledi.

Söyleşimizde Sinclair-Webb’in öne çıkan görüşleri özetle şöyle:


“Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteciler konusunu görüşmek üzere Brüksel’de çok iyi karşılanmıştı, ancak aynı cumhurbaşkanı Türkiye’de insanların onu eleştirmekten tutuklandığı bir sistemin başında bulunuyor. Avrupa Birliği mülteci krizi konusunda çok endişeli olduğu için bu sorunu AB’ye komşu olan ülkelere devretmeye çok gönüllü, bu yüzden AB ve Avrupa ülkelerinin, Türkiye’nin gittikçe kötüleşen insan hakları sicili üzerinde durmayacakları konusunda endişelerim var. Oysa bu konu mültecileri de etkileyecek bir konu, zira mülteciler gidecek güvenli bir ülke arıyor.

“Türkiye’de iyi işleyen bir sığınmacı sistemi yok; hatta coğrafi sınırlama kuralına göre Türkiye güney ve doğusundaki ülkelerden gelenleri kabul edemez durumda. Türkiye, işlem görme sistemini geliştirdi ve cömert bir şekilde 2 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor, ancak bu mültecilerin yasal hakları yok; Suriyeli mülteciler sadece geçici koruma altındalar. Avrupa, sığıma ve yerleşim imkanı sağlamak içi kendisi görevden kaçarken, milyonlarca sığınmacıyı ülkede tutması için Türkiye’ye dayanarak yanlış yapıyor. Ayrıca sorulacak bir soru da Türkiye’nin sığınmacıları durdurmak için ne gibi önlemler alacağı. Ya Türkiye sığınmacılara da kendi vatandaşlarına muamele ettiği gibi davranır, keyfi tutuklamalar, orantısız güç kullanımı, uzun süre gözaltı gibi baskıcı yöntemlere başvurursa? Neden 2 milyon mültecinin ülkedeki diğer insanlardan daha iyi şartlarda olmasını bekleyelim? Ülke aynı ülke; adalet sisteminde temel problemler olduğu gibi hükümet politikalarının eleştirilip soruşturulmasına büyük bir tahammülsüzlük var. Bunlar AB için alarm zilleri olmalı.

“Birkaç ay önce yazdığımız raporda yeni bir trende dikkat çekmiş, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca cumhurbaşkanını eleştiren kişilerin hapse atıldığını yazmıştık. Bu ceza şekli önce Haziran Hareketi gibi oluşumlarda siyasi aktivizm yapanlara uygulanıyordu ama daha sonra sosyal medyada yazan sıradan insanlara da uygulanır oldu. Bu trend öyle bir skandaldı ki durdurabiliriz diye düşündük ancak gittikçe yerleşti. Today’s Zaman genel yayın yönetmeni Bülent Keneş de attığı bazı tivitler yüzünden bu saçma suçlamanın son kurbanlarından oldu.

“Medyayı kısıtlarsanız, gücün denetimini kısıtlarsınız. Yaklaşık 4 milyon evde, aykırı yayınlar yapan kanalların sesi duyulmaz oldu. Bu evlerde yaşayan insanlar, seçim öncesi süreçte Erdoğan ve AKP’nin hoşuna gitmeyen hiçbir görüşü duyamayacak. Televizyon haberleri önemlidir çünkü çoğu kişi ne olup bittiğini buradan öğrenir. Güneydoğu’da sokağa çıkma yasağı varken – Cizre’de 9 gün – olanlar medya tarafından son derece kısıtlı şekilde verildi; hatta ne olduğunu sadece Kürtçe basından takip edebilirdiniz. Ne oluyorsa, sanki bunlar başka bir gezegende yaşanıyordu. Bütün bunlar endişe verici gelişmeler. Televizyon kanallarının kurumsal olarak kapatılması, bireysel olarak gazetecilerin hapse atılmasından adeta daha da endişe verici bir gelişme.”

Söyleşimizin daha detaylı olan İngilizcesi burada

Emma Sinclair-Webb’le daha önce de görüşmüş, 2010 yılının sonlarında da yine uzunca bir söyleşi yapmıştım. HRW o günlerde bir rapor yayınlamış  ve Türkiye’de teröre karşı diye çıkarılan yasaların keyfi tutuklamalar için gerekçe yapıldığına dikkat çekmişti. 500 vaka üzerinde çalışmaya dayanan bu raporda Sinclair-Webb, bu bireylerin şiddetle bir alakaları olmadığı halde protesto gösterilerine katılmaktan dolayı terör suçundan yargılandıklarını göstermişti.


Aralık 2010’daki söyleşimiz İngilizce olarak burada

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder