Bu haftaki söyleşimizde konuğum İnsan Hakları İzleme (Human
Rights Watch-HRW) örgütünden Emma Sinclair-Webb. HRW dünya çapında insan
hakları savunuculuğu yapan ve araştırmalar yapıp yayınlayan, merkezi New York’da
olan uluslararası bir sivil toplum kuruluşu. Sinclair-Webb, daha önce Uluslararası
Af Örgütü’nde (Amnesty International) olmak üzere 2003 yılından beri Türkiye’deki
hak ihlallerini izliyor ve raporluyor.
Sinclair-Webb, Türkiye üzerine çalıştığın 2003 yılından beri
hak ihlallerinde hiç bu kadar kötüye gidiş görmediğini belirtti ve mülteci
akını konusunda endişe duyan Avrupa Birliği ülkelerinin, Türkiye’de hukuk
devletinin nasıl yıprandığını ve demokrasinin aldığı darbeleri görmezden
gelmemeleri gerektiğini söyledi.
Söyleşimizde Sinclair-Webb’in öne çıkan görüşleri özetle
şöyle:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteciler konusunu görüşmek üzere
Brüksel’de çok iyi karşılanmıştı, ancak aynı cumhurbaşkanı Türkiye’de
insanların onu eleştirmekten tutuklandığı bir sistemin başında bulunuyor. Avrupa
Birliği mülteci krizi konusunda çok endişeli olduğu için bu sorunu AB’ye komşu
olan ülkelere devretmeye çok gönüllü, bu yüzden AB ve Avrupa ülkelerinin,
Türkiye’nin gittikçe kötüleşen insan hakları sicili üzerinde durmayacakları
konusunda endişelerim var. Oysa bu konu mültecileri de etkileyecek bir konu,
zira mülteciler gidecek güvenli bir ülke arıyor.
“Türkiye’de iyi işleyen bir sığınmacı sistemi yok; hatta
coğrafi sınırlama kuralına göre Türkiye güney ve doğusundaki ülkelerden
gelenleri kabul edemez durumda. Türkiye, işlem görme sistemini geliştirdi ve
cömert bir şekilde 2 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor, ancak bu mültecilerin
yasal hakları yok; Suriyeli mülteciler sadece geçici koruma altındalar. Avrupa,
sığıma ve yerleşim imkanı sağlamak içi kendisi görevden kaçarken, milyonlarca
sığınmacıyı ülkede tutması için Türkiye’ye dayanarak yanlış yapıyor. Ayrıca
sorulacak bir soru da Türkiye’nin sığınmacıları durdurmak için ne gibi önlemler
alacağı. Ya Türkiye sığınmacılara da kendi vatandaşlarına muamele ettiği gibi davranır,
keyfi tutuklamalar, orantısız güç kullanımı, uzun süre gözaltı gibi baskıcı
yöntemlere başvurursa? Neden 2 milyon mültecinin ülkedeki diğer insanlardan
daha iyi şartlarda olmasını bekleyelim? Ülke aynı ülke; adalet sisteminde temel
problemler olduğu gibi hükümet politikalarının eleştirilip soruşturulmasına
büyük bir tahammülsüzlük var. Bunlar AB için alarm zilleri olmalı.
“Birkaç ay önce yazdığımız raporda yeni bir trende dikkat
çekmiş, Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi uyarınca cumhurbaşkanını eleştiren
kişilerin hapse atıldığını yazmıştık. Bu ceza şekli önce Haziran Hareketi gibi oluşumlarda
siyasi aktivizm yapanlara uygulanıyordu ama daha sonra sosyal medyada yazan sıradan
insanlara da uygulanır oldu. Bu trend öyle bir skandaldı ki durdurabiliriz diye
düşündük ancak gittikçe yerleşti. Today’s Zaman genel yayın yönetmeni Bülent
Keneş de attığı bazı tivitler yüzünden bu saçma suçlamanın son kurbanlarından
oldu.
“Medyayı kısıtlarsanız, gücün denetimini kısıtlarsınız. Yaklaşık
4 milyon evde, aykırı yayınlar yapan kanalların sesi duyulmaz oldu. Bu evlerde yaşayan
insanlar, seçim öncesi süreçte Erdoğan ve AKP’nin hoşuna gitmeyen hiçbir görüşü
duyamayacak. Televizyon haberleri önemlidir çünkü çoğu kişi ne olup bittiğini
buradan öğrenir. Güneydoğu’da sokağa çıkma yasağı varken – Cizre’de 9 gün –
olanlar medya tarafından son derece kısıtlı şekilde verildi; hatta ne olduğunu
sadece Kürtçe basından takip edebilirdiniz. Ne oluyorsa, sanki bunlar başka bir
gezegende yaşanıyordu. Bütün bunlar endişe verici gelişmeler. Televizyon
kanallarının kurumsal olarak kapatılması, bireysel olarak gazetecilerin hapse
atılmasından adeta daha da endişe verici bir gelişme.”
Söyleşimizin daha detaylı olan İngilizcesi burada
Emma Sinclair-Webb’le daha önce de görüşmüş, 2010 yılının
sonlarında da yine uzunca bir söyleşi yapmıştım. HRW o günlerde bir rapor
yayınlamış ve Türkiye’de teröre karşı
diye çıkarılan yasaların keyfi tutuklamalar için gerekçe yapıldığına dikkat
çekmişti. 500 vaka üzerinde çalışmaya dayanan bu raporda Sinclair-Webb, bu
bireylerin şiddetle bir alakaları olmadığı halde protesto gösterilerine
katılmaktan dolayı terör suçundan yargılandıklarını göstermişti.
Aralık 2010’daki söyleşimiz İngilizce olarak burada
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder