Bu haftaki söyleşi konuğuma göre Türkiye, Kürtlerle
arasındaki sorunları çözse ve Suriyeli Kürtlere IŞİD’le mücadele etmeleri için
yardım etse iyi eder; ve bu arada Ankara, Suriye konusunda tek taraflı bir
kararla hareket etmekten sakınmalı.
Bunları söyleyen, uluslararası ilişkiler ve hukuk alanında
üniversitede öğretmenlik yapan, Kültür Üniversitesi bünyesindeki GPoT düşünce
kuruluşunun kurucularından Sylvia Tiryaki.
Kendisi Slovak asıllı; 1989 Çekoslovak Kadife Devrimi sonrası Çek Cumhuriyeti ve Slovakya 1993’de “barışçı”
bir biçimde ayrıldı. Akabinde her iki
ülke de NATO ve AB’ye karıldı. Slovakya, AB ve OECD ülkeleri arasında en
fazla ve hızlı büyüme rakamlarına sahip ülkelerden.
Yıllar içinde söyleşilerimizle beraber dostluğumuzun da
geliştiği Tiryaki ile bir gün Çeko-Slovakya’nın ayrılma sürecini de konuşmak
istiyorum. Tiryaki, bir Türkiyeli ile evli, yıllardır Türkiye’de yaşıyor ve
kendisini yarı “Türk” sayıyor, üstelik TC vatandaşı; yani “yabancı” değil ve
yaşam tecrübesinden dolayı Türkiye’ye dışarıdan bakma olanağına sahip. Bunun
için kendisine Türkiye’yi normalleşme, toplumsal barışa kavuşma yolunda nerede gördüğünü
sordum. O da anlattı:
“Slovakya’da milliyetçiler ve diğerleri tartışır, bağırıp
çağırabilirler ama sonrasında her şey ‘pub’ da içilen biralarla unutulur.
Türkiye’de öyle değil…”
Gerçekten de değil.
“Türkiye, Kürtlerle arasındaki sorunları çözse ve Suriyeli
Kürtlere IŞİD’le mücadele etmeleri için yardım etse iyi eder,” evet, söylemesi
ne kadar kolay! Ancak burada işler hakikaten kolay değil.
Bakınız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe
mutabakatından haberim yok diyor. Oysa Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar, hükümet
yetkilileri ve HDP'nin İmralı heyeti arasında gerçekleşen Dolmabahçe
görüşmesine ilişkin olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe zirvesinin
her aşamasından haberdar olduğunu, HDP’lilerin her talebinin anında
telefonla kendisine iletildiğini ve onayı alındığını, “yetkili kişilere”
dayanarak yazıyor.
Başka haberler de var: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi
(IKBY) Başkanı Mesut Barzani,Erbil ve Musul cephelerindeki peşmergelere
gerçekleştirdiği bayram ziyaretinde yaptığı konuşmada, "Halkımızı bu
sıkıntılı süreçten kurtarmak zorundayız. 'Bağımsızlık' ve 'boyunduruk'
seçenekleriyle karşı karşıyayız" diyor.
Gel de uzlaş, gel de anlaş!
Tiryaki, anlaşmazlıkların, çözümsüzlüklerin, çatışmaların
çözümü için çalışıyor. Kıbrıs sorunundan Kürt sorununa söyledikleri şöyle:
“Türkiye için en iyisi Rojava’dan IŞİD ile savaşan Suriye
Kürtlerine bu savaşta yardım etmek. Yoksa Türkiye oyun dışı kalır, ve orada
Kürtlerle Amerika olur. … Tampon bölge fikri yeni değil. Kurulması faydalı
olabilir. Ancak sadece tek bir tarafın isteklerine göre şekillenmesi doğru
olmaz. … Amerika ile Türkiye uzlaşırsa herkes için iyi olur.
“Kürtler tabi ki IŞİD’e teslim olmamalı. Bu Türkiye için çok
daha tehlikeli olur. … Türkiye Kürtleri konusunda ise Türkiye devleti bütün
vatandaşlarına eşit davranmalı ve kucaklayıcı olmalı. Türkiye, yeterince uzunca
bir süredir barış sürecinin içinde, ve bu yüzden de Kürt karşıtı bir söylem
kullanması gereksiz; ancak yine de bunu yapıyor, muhtemelen sebebi de HDP’nin
seçimlerde AKP’yi tehdit etmesi: HDP barajı geçmeyi ve AKP’nin Kürt seçmeninin
oylarını almayı başardı. Şimdi de erken seçim ihtimali var ve AKP buna göre
davranıyor.”
7 Haziran seçimi ve dış politika
“Belli ki AKP ana koalisyon ortağı olacak, ancak kim koalisyonda olursa olsun, dış politikanın parametreleri aynı kalacaktır. Siyasi partiler maksimalist, uzlaşmaz pozisyonlarını bir yana bıraksalar ve çıkan sonuca uyum sağlasalar iyi olur. Heterojen sesler olması her zaman sağlıklıdır. Dış politikada da ne kadar çok ses temsil olanağı bulursa o kadar iyi olur.”
Sert dil terkedilmeli
“Türkiye, Suriye konusunda verdiği tepkilerde orantılı
reaksiyon taktiğini kullanıyor. Aslında BM güç kullanma tehdidini yasaklıyor,
ancak Türk dış politikasını şu anda zaten şartlar belirliyor. Eleştirdiğim bir
konu üst düzey yetkililerin çok sert dil kullanmaları; bu tarafların
beklentilerini arttırıyor ve iyi sonuçlar doğurmuyor.
“Türkiye 2 milyon Suriyeli mülteciye kapılarını açtı; bundan
dolayı da Suriye politikası eleştiriliyor. Ancak başka bir hükümet bu şartlarda
farklı şeyle yapabilir miydi bilmiyorum. Öte yandan, karşı tarafla hiç
diyalogunuz olmadığı zaman, gelişmeler konusunda söyleyeceklerinizin geçerliliği
de olmuyor. Suriye konusunda Türkiye kesinlikle tek taraflı davranmamalı.
Kimsenin o liderle, bu kişiyle görüşmem veya konuşmam deme lüksü yok. Asad ile
diyalog kurulmalı ve taraflar maksimalist beklentilerinden vazgeçmeli.”
Kıbrıs’ta çözüm fırsatı
“Kuzey’de yapılan seçimlerden sonra yeni bir lider var ve bu
da güneyle ilişkilerin daha sıcak olmasını sağladı. Mustafa Akıncı ve Nikos
Anastasiadis çözüm yanlısı. Yunanistan krizi, güney tarafının daha çözüm
yanlısı olmasını sağlayabilir. Önceki liderler, Mehmet Ali Talat ve Dimitris
Christofiadis çözüm süreci sırasında bir belge üzerinde mutabakata varmışlardı;
bu, anlaştıkları ve anlaşmadıkları noktaları belirtiyordu. Yeni liderler için
bu çok iyi bir belge; anlaşmazlıkları açıkça gösteriyor. Ayrıca BM gözlemcileri
sadece gözlemci olarak hareket ediyor, konuşan taraflar kuzey ve güney
liderleri. Kıbrıs’ta görüşmeler konusunda dikkatli iyimserim çünkü geçmişte de
kaçırılan pek çok fırsat oldu.”
AB’ye karşı Yunanistan durumu olmamalı
“Yunanistan-AB sorunu da her iki taraftan da taviz
gerektiriyor. Durum ‘AB’ye karşı Yunanistan’ şeklinde olmamalı. Yunanistan, AB’nin
bir parçası Düşman değiller; aynı ailenin üyeleri ve sorunu AB içinde
çözmeliler. Umarım AB bakanları Yunanistan’ın son teklifini iyi değerlendirir. …
Türkiye’nin ne yapabileceğine gelince, aslında Türkiye’nin ihracatının sadece
yüzde 50’den fazlası AB ülkelerine oluyor, yani AB’deki bir istikrarsızlık,
Türkiye’yi de olumsuz etkiler. Türkiye, gelişmeleri dikkatle izlemeli. Türkiye,
ekonomik olarak Yunanistan’a yardım edecek pozisyonda değil ancak askeri
harcamaların azaltılması gibi güven arttırıcı bazı tedbirler ekonominin
ferahlaması için her iki tarafa da yardımcı olabilir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder