3 Temmuz 2015 Cuma

Sansür gerçeğine tepki 140journos’u doğurdu



Türkiye’de geleneksel siyaset yine “aynı tas aynı hamam” dedirtirken, bu hafta konuğum sansüre tepkiden doğan 140journos’tan.

“O da ne” diyenler var mı?

Önce bir Twitter hesabı olarak kurulan 140journos’ta, 140 rakamı bir tweetteki karakter sayısı ve “journos” da argo tabirde gazeteci anlamında kullanılıyor.

Kurucuları ve editörleri gençler -- aynı Doğruluk Payı ya da Oy ve Ötesi’nde olduğu gibi yaptıkları etkiyle büyük olan gençler.

Sözü 140journos editörlerinden Melda Şener’e bırakıyorum:

“Benim gibi 20’li yaşlarında olan aktif sosyal medya kullanıcıları, Gezi Parkı eylemleri süreciyle beraber haber üretiminde başı çekmeye başladı. Bu eylemler sırasında kendi haberlerimizi kendimiz yapmak zorunda kaldık, çünkü ana akım medya kuruluş ve organları sokakta olup biteni görmemek için üç maymunu oynuyordu; asıl amaç hükümeti kötü gösterecek hiçbir habere imza atmamaktı. Örneğin CNNTürk, milyonların katıldığı ve polisin olabilecek en sert müdahalede bulunduğu bu eylemler sırasında penguen belgeseli göstermeyi tercih etti. Daha önce olmadıysa da, Gezi Parkı ile beraber Türkiye’de 30 seneden fazladır süren bir sansür gerçeği ile yüzleştik.



“140journos ile tanışmam 2013 yazında Yeniköy’de bir parka yapılan saldırının ardından gerçekleşen forum esnasında oldu. Çektiğim fotoğrafları ve metinleri alan 140journos, beni kaynak göstererek tweet atmıştı ve bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu bir dönemde, bu bana adeta bir jest gibi gelmişti. Katıldığım ya da rastladığım her toplumsal olaydan içerik göndermem ile geçen bir süreden sonra, arkadaşım ve 140journos editörlerinden Can Pürüzsüz’ün kurduğu bağlantı ile 2014 Eylül ayında editör olarak  ekibe katıldım.

“140journos ile sosyal medya platformlarında doğrulanmış haberler üzerinden sağlıklı ve arşivlenebilen bilgi üretiyoruz. Bu anlamda toplumsal hafızaya yönelik sorumluluk açısından benim için büyük bir tatmin söz konusu. Ekipte bir içerik editörü olarak bulunmanın yanında, yeni mezun olmuş bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak toplumsal anlamda takip edilen davalar hakkında, hukuk dilinin ağırlığından kurtulmuş bir bilgi akışı olmasına çok önem veriyorum. Çünkü herkesin bu davalar ve sonuçları hakkında doğru ve sade bilgiye ulaşabilmesi gerektiğini düşünüyorum. 140journos ile bu davalara giden kişilerin sağladığı içeriklerle hem anlık yayın yapıyor hem duruşmanın ufak bir özetinin yer aldığı görseller yayınlıyoruz.

“140journos oluşumuna baktığımızda Türkiye’deki medya kültürünün karşılaştığı sansüre tepkiyi görebiliriz. Hükümet ve iktidar odakları ile çıkar ilişkisinin oluştuğu durumlarda, medya kuruluşlarının belli büyük toplumsal eylemleri, haberleri yayınlamadığı bir gerçek, ve bunun cumhuriyet mitingleri, Tekel direnişi gibi örnekleri mevcut. 28 Aralık 2011 günü Uludere/Roboski’de gerçekleşen ve 34 kişinin ölümüne sebep olan askeri bombardımanda da aynı durum yaşanmıştı. Ana akımın tutumuna rağmen gazeteci Serdar Akinan, kişisel olarak oraya giderek, genelde yemek fotoğrafları paylaşılan Instagram platformu üzerinden olay yerinden görüntüler paylaştı. Bu davranıştan etkilenen arkadaşlarımız Engin Önder ve Cem Aydoğdu alternatif bir haberleşme platformu kurdular. En başta bir Twitter hesabı olarak kurulan 140journos’ta, 140 bir tweetteki karakter sayısı ve “journos” da argo tabirde gazeteci anlamında.

Doğru bilgiye dayalı proje 

“Ocak 2012’de Hrant Dink anma yürüyüşü ile yayına başlayan 140journos, 3,5 senedir kendi doğrulama ve paylaşım metodlarını geliştiren ve mümkün olan her sosyal medya mecrasına yayılan bir oluşum. Bu anlamda 140journos’un kitle kaynaklı, bağımsız ve doğrulanarak üretilen bilgiye dayalı bir proje olduğunu söyleyebiliriz.

“Gerçek zamanlı, yerinde ve doğrulanmış haberleri, nötr ve  yaftasız bir dil ile yazıyoruz ki, farklı ideoloji ve zihniyete sahip gruplar birbirinden haberdar olabilsin. Belli ideolojilere mal olmuş kelimeleri –örneğin halk, millet, direniş, saldırı, dayanışma vs.- kullanmayı tercih etmiyoruz, ancak hepsinin haberini aynı nötr dille ve ciddiyetle yapmaya çok özen gösteriyoruz. Buradan hareketle aslında, Cem Aydoğdu’nun da bir röportajında belirttiği üzere, tarafsızlıktansa çok taraflı olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü tarafsızlık belli bir mesafeyi gerektirir ancak biz her içerik için, ilgili gruba ilişkin bir emek ve vakit harcıyoruz ve birbirinden farklı pek çok sesin aynı şekilde duyulduğu bir platform haline geliyoruz. Bu yüzden Cem’in de dediği gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızamayacağı tek medya olduğumu da iddia ediyoruz, keza bugüne kadar yaptığımız işin yöntemine dair hiç olumsuz eleştiri almadık.

İnternet ortamındaki bilgi kirliliği tehlikeli olabiliyor

“Haberlerimizi doğrulamak amacı ile belli teknikler ve sistemler geliştirdik. Doğrulama süreci 140journos’un çalışmalarında hem ona has hem de olmazsa olmaz bir özellik, çünkü internet ortamında tahminlerin çok üzerinde bir bilgi kirliliği var ve kritik zamanlarda tehlikeli durumlara yol açabiliyor. 140journos editörleri olarak biz, profil kontrolleri, anahtar kelime ile aramalar, video ve fotoğraflar kullanarak içerikleri doğruluyoruz. Görsel içerikten olayın geçtiği yere dair bilgi edinebilirsek, adres bölgesinde bulunan yerleri telefonla arayarak bile doğrulama yapabiliyoruz.

"Kimi zaman ise, sosyal medya kullanımının yaygın olmadığı bölgelerde olan ya da sağlıklı içerik bulamadığımız olaylarda ise görgü tanıkları ile telefonda ya da yüz yüze yaptığımız kısa röportajları paylaşıyoruz. Bunlar aslında çok kolay ama pek çok kişinin vakit ayırmayı seçmediği teknikler. İçeriklerimizin metinleri, ilgili fotoğraf ya da videoda ne görünüyorsa bunu içeriyor çünkü kanıtlı bilgi ve haber paylaşmak bizler için çok önemli. Bu teknikler ve hassasiyetler sayesinde, sosyal medyada paylaşılan yanlış içerikleri doğrulama, ya da tartışmalı bir durum söz konusu olduğunda ilgili kişiye ulaşarak durumu netleştirebiliyoruz.

#NeOlmuştu etiketi ile olayların arka planı

“Şu an 10 kişilik bir çalışma ekibimiz var ve herkes kendi ilgi alanı ve yetenekleri ile 140journos’un farklı sosyal medya mecralarına –Facebook, Instagram, Periscope, Snapchat, Ekşi Sözlük vs.- yayılma hareketine destek veriyor. Twitter’da yayınladığımız doğrulanmış haber içerikleri format ve tekillik açısından bu platforma uygun ancak başka mecralarda da, o mecraya uygun içerik düzenlemesi yapıyoruz. Burada amacımız, sosyal medyanın her köşesindeki her kullanıcıya, haberi ve bununla oluşan bilgiyi sağlıklı şekilde aktarabilmek.

“Twitter’da da, tekil içerikleri anlamlandırmak için #NeOlmuştu etiketi kullanarak olayların arka planını paylaşıyoruz. Bunun için ayrıca haritalar oluşturmaya başladık; bunların Türkiye’nin karışık gündemini anlamak ve büyük resmi görebilmek adına çok fayda sağlayacağını düşünüyoruz. 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri esnasında tüm bu yeni mecralardan yayına başladık ve karşılaştırmalı seçim haritalarını yayınladık. Seçim sonrası her vekilin seçildiği bölge, cinsiyet, yaş, eğitim ve iş durumu, twitter ve mail üzerinden ulaşım bilgilerini gösteren bir harita hazırladık. Böylece her kullanıcının, kendisinin ne kadar temsil edildiğini görmesini amaçladık. İnternet kullanıcıları haritalarımıza ve diğer tüm mecradaki yayınlarımıza web sitemizden ulaşabilir.”


Söyeşimizin İngilizcesi burada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder