Türkiye’de geleneksel siyaset yine “aynı tas aynı hamam” dedirtirken,
bu hafta konuğum sansüre tepkiden doğan 140journos’tan.
“O da ne” diyenler var mı?
Önce bir Twitter hesabı olarak kurulan 140journos’ta, 140 rakamı
bir tweetteki karakter sayısı ve “journos” da argo tabirde gazeteci anlamında
kullanılıyor.
Kurucuları ve editörleri gençler -- aynı Doğruluk Payı ya da
Oy ve Ötesi’nde olduğu gibi yaptıkları etkiyle büyük olan gençler.
Sözü 140journos editörlerinden Melda Şener’e bırakıyorum:
“Benim gibi 20’li yaşlarında olan aktif sosyal medya
kullanıcıları, Gezi Parkı eylemleri süreciyle beraber haber üretiminde başı
çekmeye başladı. Bu eylemler sırasında kendi haberlerimizi kendimiz yapmak
zorunda kaldık, çünkü ana akım medya kuruluş ve organları sokakta olup biteni
görmemek için üç maymunu oynuyordu; asıl amaç hükümeti kötü gösterecek hiçbir
habere imza atmamaktı. Örneğin CNNTürk, milyonların katıldığı ve polisin
olabilecek en sert müdahalede bulunduğu bu eylemler sırasında penguen belgeseli
göstermeyi tercih etti. Daha önce olmadıysa da, Gezi Parkı ile beraber
Türkiye’de 30 seneden fazladır süren bir sansür gerçeği ile yüzleştik.
“140journos ile tanışmam 2013 yazında Yeniköy’de bir parka
yapılan saldırının ardından gerçekleşen forum esnasında oldu. Çektiğim
fotoğrafları ve metinleri alan 140journos, beni kaynak göstererek tweet atmıştı
ve bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu bir dönemde, bu bana adeta bir jest gibi
gelmişti. Katıldığım ya da rastladığım her toplumsal olaydan içerik göndermem
ile geçen bir süreden sonra, arkadaşım ve 140journos editörlerinden Can
Pürüzsüz’ün kurduğu bağlantı ile 2014 Eylül ayında editör olarak ekibe katıldım.
“140journos ile sosyal medya platformlarında doğrulanmış
haberler üzerinden sağlıklı ve arşivlenebilen bilgi üretiyoruz. Bu anlamda
toplumsal hafızaya yönelik sorumluluk açısından benim için büyük bir tatmin söz
konusu. Ekipte bir içerik editörü olarak bulunmanın yanında, yeni mezun olmuş
bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak toplumsal anlamda takip edilen davalar
hakkında, hukuk dilinin ağırlığından kurtulmuş bir bilgi akışı olmasına çok
önem veriyorum. Çünkü herkesin bu davalar ve sonuçları hakkında doğru ve sade
bilgiye ulaşabilmesi gerektiğini düşünüyorum. 140journos ile bu davalara giden
kişilerin sağladığı içeriklerle hem anlık yayın yapıyor hem duruşmanın ufak bir
özetinin yer aldığı görseller yayınlıyoruz.
“140journos oluşumuna baktığımızda Türkiye’deki medya
kültürünün karşılaştığı sansüre tepkiyi görebiliriz. Hükümet ve iktidar
odakları ile çıkar ilişkisinin oluştuğu durumlarda, medya kuruluşlarının belli
büyük toplumsal eylemleri, haberleri yayınlamadığı bir gerçek, ve bunun
cumhuriyet mitingleri, Tekel direnişi gibi örnekleri mevcut. 28 Aralık 2011
günü Uludere/Roboski’de gerçekleşen ve 34 kişinin ölümüne sebep olan askeri bombardımanda
da aynı durum yaşanmıştı. Ana akımın tutumuna rağmen gazeteci Serdar Akinan,
kişisel olarak oraya giderek, genelde yemek fotoğrafları paylaşılan Instagram
platformu üzerinden olay yerinden görüntüler paylaştı. Bu davranıştan etkilenen
arkadaşlarımız Engin Önder ve Cem Aydoğdu alternatif bir
haberleşme platformu kurdular. En başta bir Twitter hesabı olarak kurulan
140journos’ta, 140 bir tweetteki karakter sayısı ve “journos” da argo tabirde
gazeteci anlamında.
Doğru bilgiye dayalı proje
“Ocak 2012’de Hrant Dink anma yürüyüşü ile yayına başlayan
140journos, 3,5 senedir kendi doğrulama ve paylaşım metodlarını geliştiren ve
mümkün olan her sosyal medya mecrasına yayılan bir oluşum. Bu anlamda
140journos’un kitle kaynaklı, bağımsız ve doğrulanarak üretilen bilgiye dayalı
bir proje olduğunu söyleyebiliriz.
“Gerçek zamanlı, yerinde ve doğrulanmış haberleri, nötr
ve yaftasız bir dil ile yazıyoruz ki,
farklı ideoloji ve zihniyete sahip gruplar birbirinden haberdar olabilsin.
Belli ideolojilere mal olmuş kelimeleri –örneğin halk, millet, direniş,
saldırı, dayanışma vs.- kullanmayı tercih etmiyoruz, ancak hepsinin haberini
aynı nötr dille ve ciddiyetle yapmaya çok özen gösteriyoruz. Buradan hareketle
aslında, Cem Aydoğdu’nun da bir röportajında belirttiği üzere, tarafsızlıktansa
çok taraflı olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü tarafsızlık belli bir mesafeyi
gerektirir ancak biz her içerik için, ilgili gruba ilişkin bir emek ve vakit
harcıyoruz ve birbirinden farklı pek çok sesin aynı şekilde duyulduğu bir
platform haline geliyoruz. Bu yüzden Cem’in de dediği gibi, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın kızamayacağı tek medya olduğumu da iddia ediyoruz, keza bugüne kadar
yaptığımız işin yöntemine dair hiç olumsuz eleştiri almadık.
İnternet ortamındaki bilgi kirliliği tehlikeli olabiliyor
“Haberlerimizi doğrulamak amacı ile belli teknikler ve
sistemler geliştirdik. Doğrulama süreci 140journos’un çalışmalarında hem ona
has hem de olmazsa olmaz bir özellik, çünkü internet ortamında tahminlerin çok
üzerinde bir bilgi kirliliği var ve kritik zamanlarda tehlikeli durumlara yol
açabiliyor. 140journos editörleri olarak biz, profil kontrolleri, anahtar
kelime ile aramalar, video ve fotoğraflar kullanarak içerikleri doğruluyoruz. Görsel
içerikten olayın geçtiği yere dair bilgi edinebilirsek, adres bölgesinde
bulunan yerleri telefonla arayarak bile doğrulama yapabiliyoruz.
"Kimi zaman ise, sosyal medya kullanımının yaygın olmadığı
bölgelerde olan ya da sağlıklı içerik bulamadığımız olaylarda ise görgü
tanıkları ile telefonda ya da yüz yüze yaptığımız kısa röportajları paylaşıyoruz.
Bunlar aslında çok kolay ama pek çok kişinin vakit ayırmayı seçmediği
teknikler. İçeriklerimizin metinleri, ilgili fotoğraf ya da videoda ne
görünüyorsa bunu içeriyor çünkü kanıtlı bilgi ve haber paylaşmak bizler için
çok önemli. Bu teknikler ve hassasiyetler sayesinde, sosyal medyada paylaşılan
yanlış içerikleri doğrulama, ya da tartışmalı bir durum söz konusu olduğunda
ilgili kişiye ulaşarak durumu netleştirebiliyoruz.
#NeOlmuştu etiketi ile olayların arka planı
“Şu an 10 kişilik bir çalışma ekibimiz var ve herkes kendi
ilgi alanı ve yetenekleri ile 140journos’un farklı sosyal medya mecralarına
–Facebook, Instagram, Periscope, Snapchat, Ekşi Sözlük vs.- yayılma hareketine
destek veriyor. Twitter’da yayınladığımız doğrulanmış haber içerikleri format
ve tekillik açısından bu platforma uygun ancak başka mecralarda da, o mecraya
uygun içerik düzenlemesi yapıyoruz. Burada amacımız, sosyal medyanın her
köşesindeki her kullanıcıya, haberi ve bununla oluşan bilgiyi sağlıklı şekilde
aktarabilmek.
“Twitter’da da, tekil içerikleri anlamlandırmak için #NeOlmuştu
etiketi kullanarak olayların arka planını paylaşıyoruz. Bunun için ayrıca
haritalar oluşturmaya başladık; bunların Türkiye’nin karışık gündemini anlamak
ve büyük resmi görebilmek adına çok fayda sağlayacağını düşünüyoruz. 7 Haziran
2015 Genel Seçimleri esnasında tüm bu yeni mecralardan yayına başladık ve
karşılaştırmalı seçim haritalarını yayınladık. Seçim sonrası her vekilin
seçildiği bölge, cinsiyet, yaş, eğitim ve iş durumu, twitter ve mail üzerinden
ulaşım bilgilerini gösteren bir harita hazırladık. Böylece her kullanıcının,
kendisinin ne kadar temsil edildiğini görmesini amaçladık. İnternet
kullanıcıları haritalarımıza ve diğer tüm mecradaki yayınlarımıza web
sitemizden ulaşabilir.”
Söyeşimizin İngilizcesi burada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder