22 Aralık 2015 Salı

‘Demokrasi krizde ama iklim değişikliğine karşı hareket şart’



Bu haftanın konuğu iklim değişikliği konusunu yıllardır izleyen ve Paris’te iklim değişikliği zirvesine katılan, İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli araştırmacısı Ümit Şahin.

Paris’teki zirveyi dünya milletleri aylardır hatta yıllardır bekliyor, sonuç olumlu çıksın ve Kopenhag’daki düş kırıklığı yaşanmasın diye umut ediyorlardı. Zirveye katılan 195 ülkenin 12 Aralık’ta anlaşmaya varması “tarihi karar” diye nitelenen haberlerle verildi. Türkiye’de ise bu konu hiç heyecan yaratmadı, kısa haberlerle geçiştirildi.

Ümit Şahin’e göre Türkiye’de kamuoyunun konuya bu kadar uzak olmasının nedeni ülkedeki “demokrasi krizi.”

“Bu geçmişte olsaydı, medyayı suçlardım. Ancak görünen o ki konu Türkiye’nin demokrasisindeki yetersizlikler. Türkiye’de demokrasi krizde, bu yüzden Türkiye küresel gerçeklerden kopuş yaşıyor; gerçekçi olmayan bir şekilde kendi iç meselelerine gömülmüş durumda ve dünyanın en büyük konferansının farkında değil. Bu çok ciddi bir kilitlenme, karbon ekonomisine kilitlenme kadar ciddi. Gerçeklerden uzaklaşmak anlamına geliyor. Bunun eğitim, sosyoloji ve diğer gerçeklere dayalı açıklamaları olabilir ama ana sebep demokrasinin krizde olması.”


Dünya iklim değişikliğine karşı mücadele ederken Türkiye’nin de bu yönde ilerlemesi gerek diyen Şahin, bunun için hükümetin akademiden ve sivil toplumdan bileşenleri konuya dahil etmesi gerektiğine dikkat çekiyor ancak sadece TÜSİAD, MÜSİAD ve TOBB gibi belli iş çevrelerinin dahil edildiğini belirtiyor.

Paris Anlaşması ile içinde bulunduğumuz yüzyılda sıcaklık artışının 2 dereceyi aşmaması, 1,5 derecede tutulması hedeflendi. Ülkelerin iklim değişikliği ya da küresel ısınma gerçeğini kabul edip böyle bir anlaşmaya varmaları bir gelişme ancak belirlenen hedefe ulaşmak için atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının düşürülmesi gerekiyor. Bu yönde ülkelerin kendileri için çizdiği hedefler var ama yeterli değil. O halde anlaşma hedefleriyle çelişen bir durumda. Şahin’in açıklaması şöyle:

“Bu anlaşmanın en zayıf halkası. Eğer ülkelerin emisyon azaltma hedefleri olduğu gibi kalırsa, bulunduğumuz yüzyılda sıcaklık artışının 2 dereceyi aşmaması veya 1,5 derecede tutulması mümkün olmayacak çünkü zaten sıcaklık 3 dereceye çıkacak. Bu çelişki anlaşmayı zayıf kılıyor. Yine de ümit var çünkü ülkelerin belirlemiş olduğu hedeflerin yetersiz kalacağı da anlaşmada yer alıyor. 2020 yılında Kyoto Protokolü sona eriyor ve Paris Anlaşması devreye giriyor olacak. Emisyon hedeflerini azaltmak için değiştirmekse 2025’den önce mümkün görünmüyor. 10 yıl boyunca bu hedeflerin değişmemesi dünyada karbon ekonomilerinin teşvik edilmesi demek. Bu da, Türkiye’de de dahil, daha çok kuraklık ve ada ülkelerinin yok olması anlamına geliyor.”

Türkiye’de kömüre dayalı enerji üretiminin artması sorunların da artması gerek. Bu konuya ilişkin olarak da Şahin şunları söyledi:

“Türkiye elektriğinin sadece yüzde 27’sini kömüre dayalı üretimden sağlıyor ancak kömüre dayalı üretimin enerji elde etmedeki payı gittikçe artıyor ve 2030 yılında yüzde 30’u bulacak. Diğer yandan Türkiye yüzde 30 oranında da yenilenebilir enerji kaynakları kullanmayı hedefliyor ancak bunun içinde yanlış yerlere konumlandırılmış ve çevreyi harap eden yüzlerce HES var. Türkiye, iklim değişikliğine karşı mücadele etmek istiyorsa, kömürün enerji üretimindeki payını azaltması, rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynaklardan enerji üretimini arttırması gerekiyor. Bu konuyla ilgili raporumuzda rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynaklardan –HES’ler hariç—enerji üretiminin 2030 yılına kadar yüzde 40 arttırılabileceğini gösterdik. Türkiye’de hükümet bu yönde siyasi irade gösterirse, pazar yenilenebilir enerji üretimine doğru kayabilir. Emisyonların azaltılması için kömür yakıtlı enerji üretimi lisanslarının derhal iptal edilmesi gerekiyor.”

Ümit Şahin’le söyleşimizden çarpıcı bölümler bunlar. Söyleşinindaha detaylı olan İngilizcesi burada.

Şahin’le 2013 yılının Ekim ayında yaptığımız söyleşide ise Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC) son raporunu değerlendirmiştik. Bu raporda Akdeniz ekosistemlerinin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek kesim olduğu da belirtiliyordu. Şahin’in konuya ilişkin yorumu söyleşimize başlık olmuştu: “Medeniyet başladığı yerde bitecek.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder