27 Nisan 2015 Pazartesi

Sivil toplumun sesi boğuldu



Bu haftaki Monday Talk konuğum aynen böyle dedi ve ekledi, “Bu yüzden politikaya girdim ama olmadı, HDP dışında partiler politikada kadınlarla çalışmak istemiyor.”

Kendisi sivil toplumda kadın hakları alanında yıllarca mücadele vermiş liderlerden biri: Çiğdem Aydın. Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin (KA.DER) 2010-2014 başkanı ayrıca Kadıköy Kent Konseyi’nde de başkanlık yaptı. KA.DER hem kadın adayları politikaya girme yolunda eğiten hem de siyasi partileri kadın aday gösterme konusunda zorlayan bir sivil toplum kuruluşu (STK).



Çiğdem Aydın politikaya girme sebebini şöyle açıkladı:

“Sivil toplumun sesi boğulmuş durumda. AKP kendi sivil toplum kuruluşlarını kuruyor. Bu anlaşılır ve dünyada ilk defa onların yaptığı bir şey değil. Ancak burada yanlış olan bütün fonları kendi STK’ ları için kullanmaları, bizi tamamen dışlamaları. Yeni bakanla birlikte pek çok şey değişti.”

Peki bu dışlama nasıl oluyor, Fatma Şahin’den sonra atanan yeni bakan Ayşenur İslam’la neler değişti diye detayları sordum kendisine:

“Fatma Şahin bir telefonun ucundaydı. Ya o size arar, ya siz onu arar mesela derdiniz ki, kadın istihdamının geliştirilmesi için bir önerimiz var; sizi dinlerdi ve çalışmaya devam ederdiniz. Ayşenur İslam ile 9 ay boyunca temas kuramadık, hiç bir randevuya cevap vermedi. Kadrolarda birlikte iş yaptığımız insanlar gitti. AKP’nin STK’larına fon aktı. Bunun yanı sıra toplantılara çağırmadılar. Protokol listelerinden çıkardılar ve davetlerine AKP’nin STK’ları çağrıldı. Biz arayıp sorunca da davetli değilsiniz dediler.”

Kadın meselesinde donma ve geriye gitme dönemi

Bu gelişmelerle beraber sivil toplum kuruluşlarında artık etkin iş yapamayacağına, alanın daraldığına kanaat getiren Çiğdem Aydın politikaya atılmaya karar veriyor:

“Hükümetle o güne kadar zor da olsa beraber yapmayı başardığımız pek çok meselede kapının kapandığını gördüm ve dedim ki artık STK’larda iş yapmak çok kısıtlayıcı. Bir de kadın meselesinde donma ve geriye gitme dönemindeyiz. İleri gidiş hiç yok, kadını aile içinde görme meselesi arttı. Meclisteki komisyonlarda bunu yapmak daha uygun olabilir diye siyasetin içine girmek istedim ancak hiç kolay değil.”

Çiğdem Aydın’ın ve onun gibi siyasete girmek isteyen kadınların karşısına çıkan engeller türlü türlü:

“En büyük zorluk para; başvuru ücretleri yüksek. CHP’de kontenjana başvuranlardan 7500 lira, ön seçime başvuranlardan da 5000 lira isteniyor ancak başvuran kadın, engelli ve genç olursa bu miktar 2500 lira. Bu rakamların en düşüğü bile kadınlar için önemli miktarlar. Parayı bulabilmek için banka kredisine başvuran kadınlar biliyorum. MHP’de bu rakam sadece 1000 liraydı, en düşük olan o. Bununla da kalmıyor. Kendinizi tanıtmak için yapacaklarınız var, web sitesi kurmak, sosyal medya paylaşımları, pankartlar yaptırmak, astırmak, broşürler, vs. gerek. Bireysel olarak sadece beni al, onu alma dediğiniz bir süreç. Evet, para en önemli mesele ama bir de ilişkiler meselesi var. Kendinizi diğerleri arasında en iyisi olduğuna inandırmanız gerekiyor.”

Çiğdem Aydın, CHP’ye kontenjan adayı olmak için başvurdu zira bu kategori STK veya sendika üyeleri, üniversite çalışanları gibi aday adayları için. Ancak partide kabul görmedi ve bunun nedenini de şöyle açıklıyor:

“Anlaşıldı ki CHP kadın hareketinden kimseyle beraber çalışmak istemiyor. Kotalar aday adaylığı için başvuru yapmayan kişilerle dolduruldu. Yani biz başvuru yaparak CHP bütçesine katkı sağlamaktan başka bir şey yapmamış olduk.”

Melda Onur sistemin kurbanı

CHP, bu defa ön seçim uygulamasını denedi ancak bu sistem kadınların yararına olmadı. Toplumun içinde, çalışmalarıyla örnek olan kadın milletvekillerinden en tanınan Melda Onur listelerde arka sıralarda kaldı.

“Melda Onur ön seçime girdi. Bu uygulanma kadınlara uygun değil. İki farklı listeyle ön seçime gitmek sonra da fermuar sistemiyle bu iki listeyi birleştirmek gerekirdi. Erkekler CHP örgütünde şöyle düşünüyor: ‘Nasılsa kotaları var, kadın oranı düşük kaldığında genel merkez nasılsa oraya kadınları yerleştirecek, dolayısıyla seçilmeseler de olur.’ Böyle olunca kadınlar İstanbul’da listelerde aşağıya düştüler. Hâlbuki bir erkek bir kadın listesi yapılsaydı Melda Onur üst sıralarda olurdu ama araya erkeklerin rekabeti girdi. Hala şansı olabilir çünkü İstanbul’un vekil sayısı 88’e çıktı.”
Çiğdem Aydın’ın partilerin aday belirleme sistemlerine yönelik eleştirileri özetle şöyle:

“Bir işyerine eleman alırken 15 dakika konuşarak alır mısınız? Çalışmalar aylar önce başlamalı. Kontenjan adaylığına başvuran kişileri parti kültürü hakkında eğitmek için zaman gerek. Bu her partide sorun ama AKP’de aday seçme süreçleri bu sefer hiç demokratik değildi. 6330 başvurudan 1600 başvuruya indiler ve hepsini mülakata aldılar, 600 gibi bir rakama indirdiler. Öte yandan seçme ve seçilme demokratik bir hak, bunu nasıl engelleyebilirsin ki?”

Baraj kesinlikle kaldırılmalı

“Yüzde 10 barajı asla kabul edilemez. Sadece seçim barajı değil, artık oyların en fazla oy alana eklenmesi de tam olarak bir oy hırsızlığı. Yüzde 50 oy olan parti ‘artık oylar’ yüzünden mecliste yüzde 65 milletvekili sahibi olabiliyor.

“Bu sistemde ötekilerin – kadınlar, engelliler, Ermeniler vb. – sayısal çoğunluğu olmayan grupların temsil edilmesi mümkün değil. Ayrımcılığa yol açıyor. Numunelik engelli ya da Ermeni adaylar gösteriliyor.”

Kadın aday oranlarında HDP’den başka örnek yok. HDP’nin adayları yüzde 50 oranında kadın. Bu oran CHP’de yüzde 19, AKP’de yüzde 18, MHP’de yüzde 9.
Çiğdem aydın, erkeklerin kadınlarla çalışmak istemediğini, erkeklerin ortak dili, işleri, rutinleri olduğunu ve kadını aralarında istemediğini söylüyor.

“Erkek egemen tam da bu demek. Bu odalarından bile belli. Hele de kendine güvenen, ne dediğini bilen, sağduyunun ve aklın sesini dillendiren kadınları hiç istemiyorlar. Bunu içerden görmek şaşırtıcı değil ama üzücü.”



Çiğdem Aydın, “odalarından bile belli” deyince erkek milletvekili odalarında erkek egemenliğini pekiştiren neler var diye sordum:

Duvarda şiltler asılı, erkek sendikacılarla çekilmiş fotoğraflar. Aile resmi, eşlerle resim filan yok. Hep erkekler birbirlerine plaket veriyor. Toplumun içinde değiller, ziyaretlerde birbirlerine verdikleri plaketlerle fotoğrafları var. Odalarda çiçek yok, çiçek sekreterlerin odalarında.

“Bu seçimde pek çok partinin listesinde siyaseten ölmüş adamlar var. 70 yaşını aşkın ama yine vekil yapılıyor – danışmanı, koruması, arabası olacak. Hem vekil emeklisi maaşı olacak hem yine vekil maaşı. Oysa milletvekilliğinin çılgın bir temposu var. Müthiş enerji istiyor. Burada devletin imkânlarını kullanma olayı var ve pek çok erkek böyle bir düzenin içinde olmak istiyor. İşi bizden daha iyi yapacakları için değil ama emirleri altında sekreter, şoför vs. var. Bundan hoşlanıyorlar.”

HDP kadınlarla beraber çalışıyor

“Çünkü bir demokrasi ve özgürleşme anlayışını yerleştirmeye çalışıyorlar ve tabi ki bunu kadınsız yapmak mümkün değil.

“Feminizmin doğuşu sırasında kadınlar oy hakkı için çalışma yürütüyor ve tabi zenci kadınlar da var burada. Beyaz kadınlar zenci kadınlarla bir araya gelince zenci kadınlar diyor ki bizim erkeklerimiz de fena halde ezilmekte. Zenci kadınların feminizm içine dâhil olması zaman almıştır. Kürtlerle Türklerin de beraber çalışması bu duruma benziyor; Kürt erkek de çok ezilmiş durumda. Sadece Kürt erkeğin durumunu iyileştirmek için çalışsalar doğru olmaz. Bu yüzden kadın ve erkek beraber mücadele veriyorlar.

“Umarım bundan sonrası için örnek olur diğerlerine. Bunun yapılabildiğini gösteriyorlar. Eş başkanlık yapıyor ve kadınları ön plana çıkarıyorlar, kadınların siyaset yapabildiklerini gösteriyorlar. Aslında en fazla kadın milletvekili AKP’de var ama kürsüyü kullanma durumunda olanlar, önerge verenler bağımsız kadın vekiller. KA.DER olarak kadın vekillerin performanslarına da baktık, mecliste gördüğümüz daha az sayıda olan bağımsız kadın vekil, daha çok sayıda iş çıkarıyor.

“CHP, AKP, MHP kadın meselesine vurgu yaptılar ve daha fazla yer vereceğiz dediler. Ancak seçilebilir yerlerde değil kadınlar. Bunun uydurmasyon, göstermelik bir seçim vaadi olduğunu gördük.

“Geçen seçimde Recep Tayyip Erdoğan başbakanken 81 ilden 81 kadın çıkaracağız dedi, olmadı. Bu defa da AKP’nin koyduğu 99 kadın seçilebilir yerlerde değil, ancak 40-45 kadın meclise girebilir. 
CHP için de aynı şey söz konusu."



Kadınlar örgütlü bir karşı çıkış gösteremedi

“Buna karşı kadınların örgütlü bir karşı çıkış gösterememesi de ayrıca hayal kırıklığı. Kadınlar kendi adaylarını belirleyebilirdi, şu sırada olmazsak olmaz pazarlıklarına girebilirlerdi ama yapmadılar.

“Bu problemin kaynağı partilerin kadın kollarının düzenlenmesinde. Sosyal ve kültürel kol olarak kurulduklarından fazla siyaset yapmaları beklenemez. Parti için güzel işler yapmaları beklenir. Mesela A partisinin B ilçesinin kadın kolları başkanı ilçede kaç kreş var bilmez ama kaç ev dolaşıp broşür dağıtacaksın deseniz size sayısını verir. Ama kadın politikası yapmayı düşünmez. Dolayısıyla bir aday çıkarmak için örgütlenmek, pazarlık yapmak gibi bir politika olması gerektiğini fazla düşünmezler.

“Kadın hareketi bu manada daha örgütlü ama oy vermek bireysel bir şey ve herkesin tuttuğu bir parti var. Kadına yönelik şiddet meselesinde STK’lar beraber organize olabiliyor ama kadın-siyaset-temsiliyet meselesinde bu örgütlülük olamıyor. Aslında bu parti kadın kollarında yapılsa daha iyi olur çünkü o partiye inanan onlar.”

Kadınlar haklarını kullanamaz hale geldiler

“Kadınların yasal kaybı yok ama fiiliyatta kayıpları var. Kürtaj yasak değil ama doktorlar yapmıyor çünkü kontrol ve baskı altındalar. Nüfus artsın diye çocuk parası veriliyor ve evlenme yardımı yapılıyor bunlar kadını istihdamdan koparan şeyler. Yardım almak için işten ayrılmanız gerekiyor. Bir zihniyet meselesi var. Kadınlar haklarını kullanamaz hale geldiler. Boşanma, çocuk velayeti var ama kullanamıyor. Sürekli aile aile diye yayın yapılıyor. Cumhurbaşkanı film setine giriyor ve bir oyuncu hanım hamile, Emine hanım hemen ‘başkan 3 istiyor’ diyor. Bunlar toplumda bir kadın portresi çiziyor ve kadınlar da öyle bir şey olmamız gerekiyor diye düşünüyorlar. Demokratik ülkelerde kadınlar hayatın ve kararların içinde ama kadını ne kadar eve kapatırsanız o kadar ifade özgürlüğü olmayan ve gerici bir alana çekiliyorsunuz demektir.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder